Devlet içinde Cevheri Güven savaşı
Üçü emniyet amiri toplam dört polis hakkında “Cevheri Güven” davası açıldı. Aslında olay devlet içerisindeki kadrolar savaşı. Birbiriyle savaşan
Üçü emniyet amiri toplam dört polis hakkında “Cevheri Güven” davası açıldı. Aslında olay devlet içerisindeki kadrolar savaşı. Birbiriyle savaşan kadrolar benim ismim üzerinden rakiplerine operasyon yapmaya çalışıyor.
“Gazeteci Cevheri Güven’e bilgi sızdırdıkları gerekçesiyle” şeklinde başlayan haberlerde ismi geçen dört emniyet görevlisi var:
-Eski Ankara İl Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik,
-eski Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Kerem Gökay Öner
-eski Şube Müdür Yardımcısı Şevket Demircan
-polis memuru Serkan Dinçer
Bu dört isim hakkında hazırlanan iddianamede rütbeliler hakkında 20 yıl, polis memuru hakkında 15 yıl ceza istendi.
DEVLET İÇİ KAVGA
Olay Ankara Emniyet Müdürü’nün değişmesiyle başladı. Süleyman Soylu’nun sağ kolu Servet Yılmaz görevden alınıp, Ali Yerlikaya’nın -Saray referansıyla- Ankara Emniyet Müdürü olarak Engin Dinç’i atamasıyla ekipler savaşı başladı.
Bu ekiplerin al birini vur ötekine. Engin Dinç’te ayrı şaibeler var; eski müdür Servet Yılmaz’da ayrı.
BİRİNCİ OPERASYON: ENGİN DİNÇ’E “ADAMI” ÜZERİNDEN OPERASYON
MHP ve Ulusalcı kadrolar yeni Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç’i daha koltuğa oturur oturmaz çeşitli haberlerle dövmeye başladılar. Ardından narkotikte görevli polis Serkan Dinçer’i gözaltına alıp tutukladılar. Cevheri Güven’e bilgi sızdırdığı gerekçesiyle. Eş zamanlı olarak gazetelere “Cevheri Güven’in haber kaynağı yakalandı, artık video yapamaz” şeklinde haberler sızdırdılar. Bu tip haberler AK Parti medyasının da hoşuna gittiği için, aslında MHP ve Ulusalcı kadroların AK Parti kadrosuna yaptığı operasyonun üzerine atladılar ve haberi büyüttüler.
Ak Parti medyası oltayı yiyip haberi büyüttükten sonra asıl bakla çıktı ağızlarından ve tutuklanan polisin Engin Dinç’in has adamı olduğunu yazdılar. Özellikle Nedim Şener, Serkan Dinçer ile Engin Dinç’in ne kadar yakın olduğuna ilişkin yazılar kaleme aldı.
Yani aslında bir kurban seçilmiş hedef ise Engin Dinç’e yürümekti. Bu kurban Serkan Dinç de olabilirdi Engin Dinç’e yakın başka bir polis de.
Yargılama başlayınca Serkan Dinçer’in cihazlarında Emniyet suç unsuru bulamayınca; MHP’li savcı bilirkişi görevlendirdi. Tabiki görevlendirilen bilirkişi de Ülkücü olduğu için mahkememenin Serkan Dinç’in üzerine gidebileceği tarzda bir rapor hazırladı.
Ancak tüm köpürtmeye rağmen bu hamle inandırıcı olamadı. Çünkü benim o kadar yaptığım haberi narkotikte çalışan bir polis memuru nasıl bilebilir? Bu sebeple dozu artırıp, bu dosyanın kuyruğuna birkaç amir de bağlamaları gerekiyordu.
SİNAN ATEŞ KAVGASI
Ankara Emniyet Müdürlüğü özelinde şöyle bir kavga yaşanıyor. Aslında Emniyet Teşkilatındaki üst kadronun tamamı Ülkücü. Ama bu Ülkücülerden bazıları para ve mevki için kendilerini Saray’ın tam emrine vermişler. Bunların arasında çok az sayıda AK Partili emniyet amiri var. Asıl kemik emniyet amirlerini oluşturan ikinci grup ise MHP Genel Merkezine bağlı ama Sarayı da idare etmeye çalışıyorlar. Aslında kavga bu iki grup arasında.
Burada iki olay tetikleyici.
Birincisi; Sinan Ateş dosyasında Saray’ın MHP’yi çevreleyebilmek için gösterdiği ısrarlı tutuma Ankara Emniyetinin uyum göstermesi MHP ve kadrolarını kızdırdı.
İkincisi; Ayhan Bora Kaplan davası üzerinden Süleyman Soylu’yu Saray’ın köşeye sıkıştırma harekatı ikinci gerilim patlamasına yolaçtı.
MHP ve Soylu, İçişleri Bakanlığı ve Emniyette müttefik oldukları için Erdoğan’ın İçişleri Bakanlığı ve bağlı teşkilatlarında lafı geçmiyordu.
Ali Yerlikaya dönemiyle birlikte bu biraz biraz dengelenmeye başladı. MHP daha fazla mevzi kaybetmemek için şuan savaşıyor, dengeyi hiç olmazsa bu noktada tutmak istiyor.
İşte dengeyi bozan ve Sarayla koordineli çalışan bu polis kadrosuna yapılan operasyonun adı: Cevheri Güven operasyonu.
POLİS MEMURU YETMEDİ AMİRLERİ KATALIM
Tek narkotik görevlisi polis memuruyla istedikleri düzeyde rakip emniyet kadrolarını darbeleyemeyen Ülkücü Kadro, ikinci hamleye hazırlık için bazı emniyet müdürlerini hedef aldı.
Ayhan Bora Kaplan’ı gösterişli bir operasyonla gözaltına alan polisler öncelikli hedefti. Böylece Ankara Organize Şube hedef tahtasına oturtuldu.
Bu isimler dönemin Organize Suçlardan sorumlu Ankara İl Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Kerem Gökay Öner ve Şube Müdür Yardımcısı Şevket Demircan’dı.
İKİNCİ OPERASYON :SERDAR SERTÇELİK VİDEOLARI BAŞLADI
Ayhan Bora Kaplan sürecini yöneten bu üç amiri, önce Kaplan’ın has adamlarından Serdar Sertçelik üzerinden hedef yaptılar.
Sertçelik, polise Bora Kaplan örgütüyle ilgili itirafçı olduktan sonra ev hapsindeyken, Ülkücü Emniyet Kadrosunun yol vermesiyle kapısında polis beklerken yurtdışına kaçırıldı.
Yurtdışına gider gitmez gazetecilerle temas kurmaya başladı. Benimle de temas kurdu ama yemedi. Sonra Erk Acarer’in yayınına çıktı onda da rezil oldu. Üçüncü hamlede Sertçelik’in kendisine video çektirip yayınlatmaya başladılar. Yani ülkücü kadro kendi Sedat Peker’lerini oluşturup, karşı kadroyu hedef alan bir mafyatik figür oluşturmaya çalıştı.
Serdar Sertçelik, önüne konan metinler ve kendisine gönderilen belgeleri okumaktan ibaret olan videolarında; “Ankara Emniyeti MHP’ye ve AK Parti’ye operasyon yapıyor, cumhur ittifakına operasyon, yeni darbe” diye tutturdu.
Sertçelik, Ayhan Bora Kaplan mayfasının içerisinde her türlü suça bulaşmış bir mafya bozuntusu. Bu düzeyde politik konuları bilebilecek birisi değil. Ancak ona değil onu yurtdışına kaçırtıp, konuşturan ülkücü kadrolara odaklanmak lazım. Buna bakınca MHP’nin emniyet teşkilatındaki komplocu/kumpasçı kadrosunun gücünü görüyorsunuz.
ÜÇ AMİRİ TUTUKLADILAR
Serdar Sertçelik’in videolarından sonra tüm Ülkücü ve Ulusalcı kadro yaygaraya başladı. Nedim Şener vs hepsi Sertçelik’in videolarına dört elle sarıldılar. Ardından MHP’li yargı devreye girdi ve üç amirlere dava açtılar ve tutukladılar.
Ama o kadar saçma kurguydu ki amirler tahliye oldu.
Bu dosya da tutmadı yani.
ALİ YERLİKAYA GÖREVE İADE ETTİ
Ali Yerlikaya, görevden uzaklaştırılan üç polis amirini yargıdaki dosyanın boş olduğunun ortaya çıkmasının hemen ardından Aralık 2024’te görevlerine iade etti. Ancak Ankara dışında başka ilde görevlendirdi.
Ali Yerlikaya’nın bu iadesinden sadece bir hafta sonra bu kez MHP yargı-polis çetesi üçüncü kez düğmeye bastı.
3. OPERASYON: CEVHERİ GÜVEN
Ülkücü ve Ulusalcı daha doğrusu gırtlağına kadar rüşvet ve yolsuzluğa, suça bulaşmış emniyet kadrosu kendilerini koruyabilmek için üçüncü operasyona girişti.
Bu sefer ilk iki planla yiyemedikleri polisleri Cevheri Güven’e bağladılar. Sözde bu polisler bana bilgi sızdırmışlar. Polisler “Cevheri Güven’e bilgi sızdırmak” suçlamasıyla ifadeye çağrıldı. Tutuklanmadan serbest kaldılar ancak Ülkücü Savcı jet hızıyla iddianame hazırladı. Üstelik ilk baştaki narkotikçi polis memurunu da katıp, dört kişilik bir iddianameye çevridi.
İddianamenin ilk propagandası için bilgiyi de Zihni Çakır vs gibi öteden beri kullandıkları istihbarat aparatı gazeteciye verdiler. Ardından da tüm medyaya servis ettiler.
POLİSLER DE ÇEREZ
Aslında burada haklarında iddianame hazırladıkları polisler çerez. Esas olarak Sinan Ateş dosyası ve Ayhan Bora Kaplan dosyaları üzerinden Saray’a biat eden polis kadrolarına operasyon çekiyor ve mesaj veriyorlar.
MHP ve Ülkücü kadrolar, daha doğrusu kriminal kadrolar diyorlar ki; “Bize dokunanın üzerine her türlü iftirayı atar, tutmazsa yenisini atar, tutmazsa yenisini atarız. Hayatı dar ederiz.”
Ali Yerlikaya ve Saray’a da diyorlar ki; “bizimle başa çıkamazsın, senin iktidarında senin atadığın adamları yeriz”
ALİ YERLİKAYA’NIN HAMLESİ
Ali Yerlikaya, tabiki Cumhurbaşkanı’nın onayıyla, bu hamlelere cevap verdi.
Madem siz benim ekibime üst üste hamleler yapıyorsunuz, o zaman ben de sizin ekibinize hamle yaparım dercesine, Ülkücülükleriyle ünlü Emniyet Amirleri Alp Arslan ile Oben Özay’ın emniyet teşkilatından ihraç yazısını refleksif biçimde 2 Ocak 2025’te imzaladı.
Bu tarih niye önemli. Çünkü bana bilgi sızdırdıkları iddiasıyla üç emniyet amiri hakkındaki iddianame de 2 Ocak’ta Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. Yerlikaya’nın cevabı aynı gün ülkücü iki polis amirini ihraç etmek oldu.
Alp Arslan ve Oben Özay, Süleyman Soylu’nun içişleri bakanı olduğu dönemde sağ kolu olan Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz’ın en has iki yardımcısıydı. İhracın gerekçesi ise rüşvet karşılığı mafya gruplarının taleplerini karşılamaktı. Arslan ve Özay çok sağlam ülkücü iki polisti. Sinan Ateş dosyasında isimlerini delillerin üzerini kapatma yönünde bolca bulmak mümkün.
İki polis, özellikle Ayhan Bora Kaplan’dan rüşvetler, Rolex saatler, lüks otomobiller almalarıyla ünlü.
GÖREVİNİ DOĞRU YAPMAYAN POLİSLER
Burada mesaj alması gerekenlerin başında da tüm emniyet teşkilatı geliyor.
Ayhan Bora Kaplan operasyonunu yapan polisler bu operasyonu nizami ve düzgün, yasalara ve soruşturma tekniklerine uygun yapmadılar. Soruşturmayı delile odaklı ciddiyetle yapmak yerine, show ve içeriden ifadelerin üzerine oturtma kolaycılığıyla ellerine yüzlerine bulaştırıp, MHP’lilere koz verdiler.
GERİZEKALI AK PARTİ MEDYASI DA ÜZERİNE ATLADI
AK Parti medyası gerizekalı olduğu için, MHP’nin kurduğu kumpas haberinin üzerine atladılar. Cevheri Güven düşmanlığı gözlerini kör ettiği için içinde ismimin geçtiği her haberin üzerine atladıkları gibi. Oysa, benim ismimi vitrine koyarak operasyonu AK Parti’nin adamı Ali Yerlikaya’nın atadığı kadrolara yapıyorlardı.
HANİ YALANDI
AK Parti medyası yıllardır yaptığım haberleri “yalan iftira” diyerek karalamaya çalışıyor. Diğer taraftan ise haber kaynaklarımın peşine düşüyorlar. Ve “işte kaynağını bulduk” diyerek yeri göğü inletiyorlar. Demikki haberlerim doğru. Zaten AK Parti’nin medya aparatlarından Nazif Okumuş, bir keresinde ağzından ne kaçırmıştı: “Bilgi yüklü vidyolar yapıyor”