Çakıcı’dan tek cümlede Türkiye’yi çözen analiz
Alaattin Çakıcı’nın bir süredir yakın çevresine tekrarladığı bir cümle var: “Cumhur İttifakı yıkılırsa kuşa taş atsak içerideyiz”. Bu cümlenin
Alaattin Çakıcı’nın bir süredir yakın çevresine tekrarladığı bir cümle var: “Cumhur İttifakı yıkılırsa kuşa taş atsak içerideyiz”. Bu cümlenin Devlet Bahçeli’nin Erdoğan’a arkası gelmez tavizlerinin sırrını içeriyor. Bahçeli’nin uzun süre direndikten sonra yeni bir Kürt Açılımına “evet” demesi de, DEM Partililerin elini sıkmak için Erdoğan adına ilk adımı kendisinin atması da, yakın gelecekte gündeme getirilecek Anayasa değişikliği paketindeki “etnik tanım” değişikliğine evet demesinin sırrı da Alaattin Çakıcı’nın bu cümlesinde saklı.
BAHÇELİ’DEN ÖCALAN’A ÇAĞRI
Aslında hep yeni bir Çözüm Sürecinden bahsediliyor ama şuan bulunduğu aşama itibariyle bir “Kürt Açılımı”ndan bahsedilebilir. Geçmişteki Çözüm Süreci de önce bu noktadan başlamıştı. O zamanlar adı Açılım Süreciydi.
Süreci Devlet Bahçeli’nin başlattığını söyleyebiliriz. Meclis’in açılış töreninde DEM Parti sıralarına giderek tokalaşması ile süreç resmen başladı.
Erdoğan ve Bahçeli anlaştıklarında genel olarak süreç böyle ilerler. Topu önce Bahçeli açar ardından Erdoğan gole çevirir. Bunun örneğini Başkanlık Sistemine geçişten tutun da defalarca yaşadık.
İkinci adımda Bahçeli’nin Öcalan’a çağrısı geldi. Bahçeli Meclis grup toplantısında şöyle dedi:
“Öcalan buyursun Örgütün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin.”
Bahçeli’nin Öcalan’a pas açmasının perde arkasında yaşananları ise Al Monitor’dan okuduk.
Al Monitor’den Amberin Zaman’ın yalanlanmayan haberine göre Abdullah Öcalan ile Kandil’deki örgüt yöneticileri ile görüştürüldü.
DEM PARTİ’DEN SERİ HAMLELER
Cumhur İttifakındaki bu hamlelerin ardından karşı taraftaki gelişmeleri ise DEM Partisinin attığı adımlardan gördük. DEM Partisi Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, grup toplantısında Cumhur İttifakı tarafının attığı adımlardan memnuniyetini açıkça dile getirdi ama asıl olarak CHP’ye seslendi konuşmasında ve demokratik çözümün karşısında konumlanmamalarını önerdi.
Aynı saatlerde Bakırhan’ın Edirne Cezaevine gidip Demirtaş’la görüşeceğini öğrendik. Bu arada DEM Milletvekili Cengiz Çandar, Demirtaş’ın Bahçeli ve Erdoğan ile görüşülmesinden yana olduğunu açıkladı.
Meclis kürsüsünde ise TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder’in bu yeni açılım süreciyle ilgili Bahçeli ve Erdoğan’a teşekkür ettiğini gördük.
TUTARLILIK DERDİ OLMAYAN İKİ SİYASİ
Bahçeli ve Erdoğan, tutarlılık diye bir dertleri olmayan iki siyasetçi. Dolayısıyla geçmişte Kürt siyasetçiler için söyledikleri ağır sözler ve suçlamaların hatırlatılması bir anlam taşımıyor. Odaklanmamız gereken Erdoğan’ın yeni bir sürece neden ihtiyacı olduğu, Bahçeli’yi nasıl ikna ettiği.
BÜTÜN OLAY ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ
Tayyip Erdoğan’ın 2028 seçimlerine kadar tek hedefi Anayasa’da değişiklikler yapmak. Sistemi halefini belirleyebileceği bir hale getirmek istiyor. Halefi ise muhakkak kendi kanını taşımalı. Elindeki tek aday Bilal Erdoğan.
Bu sistemi getirmek için yapması gereken anayasa değişikliğinde Kürtlere ihtiyacı var. Burada vermek istediği havuç ise Anayasa’daki “etnik tanım” değişikliği. Türk kavramı yerine Turkiyelilik kavramı konularak burada Kürtlerin desteğini alabileceğini düşünüyor.
Oluşacak kamuoyu tepkisini hafifletmek için “Misak-ı Milli gelecek, sınırlar büyüyecek, bu tanım değişikliğiyle farklı coğarafyalardaki Kürtler bize katılacak” propagandası hazırlandı.
Bu noktada tek sorun Bahçeli’nin iknasıydı. Erdoğan, Sinan Ateş suikastiyle ilgili MHP’li üst düzey yöneticilerin de olduğu 17 kişilik ikinci dosyayı koz olarak kullanarak Bahçeli’nin belini büktü.
Bahçeli bu süreçte birkaç kez grup toplantısında etnik tanım değişikliğine karşı olduklarını ima etti. Yetmedi, elini bir dosyanın üzerine koyduğu fotoğrafı ile Erdoğan’a “dosyaların bizde” mesajı gönderdi, Ferdi Tayfur’lu “ihanet” klibini yayınladı ve en sonunda odasındaki ünlü 17-25 aralık yolsuzluk operasyonuna atıf yapan takvimi tekrar eski yerine koyduğu fotoğrafı paylaştı. Ama bu karşı hamlelerin hiçbiri işe yaramadı. Erdoğan, Bahçeli’yi sıkıştırdı ve nihayetinde Bahçeli ikna oldu.
İşte bu iknada Alaattin Çakıcı’nın “Cumhur İttifakı yıkılırsa kuşa taş atsak içerdeyiz” cümlesi temel felsefe. Cumhur İttifakı dağılırsa, Bahçeli’nin iki genel başkan yardımcısı ve Ülkü Ocakları Genel Başkanından başlamak üzere çok sayıda kritik isim Sinan Ateş dosyasından tutuklanır. Hatta mafya ve uyuşturucu ağıyla iç içe girmiş onlarca MHP’li ve mafya üyesini de aynı akıbet bekler.
ÇÖZÜM SÜRECİ DE AYNIYDI
Hatırlayın geçmişte de Çözüm Süreci, Erdoğan’ın başkanlık sistemi isteği için ortaya çıkmıştı. Milliyet Gazetesinde yayınlanan İmralı Tutanaklarında Öcalan başkanlık sistemini destekleyeceklerini açıkça söylüyor, karşılığında ne alacaklarına odaklanmaları gerektiğini dile getiriyordu. Sözkonusu tutanaklar, Öcalan ile HDP’nin lider kadrosu arasında İmralı adasında gerçekleşen görüşmenin tutanaklarıydı.
Öcalan ile Erdoğan pazarlıkta anlaşsa da Demirtaş ve HDP’lilerin starejisi farklıydı. “Seni başkan yaptırmayacağız” lafı ile Erdoğan’ın hayalleri çöktü. Erdoğan da Çözüm Sürecini bitirdi ve ülke bir anda savaş alanına döndü.
Şimdi de benzer biçimde Erdoğan’ın kendinden sonraki ismi belirleyebileceği bir sistem değişikliği talebi var ve yine aynı şekilde karşısında seçtiği oyuncu Öcalan. İşin ilginci Öcalan’ı yeniden bir aktör haline getirme görevi ise Bahçeli’ye verilmiş durumda. MHP lideri açık açık Öcalan’a Meclis kürsüsünden çağrı yapmak durumunda kaldı.
Muhalefetin geçmişte Çözüm Sürecinde düştüğü hataya düşmemesi gerekiyor. Çözüm Süreci, MİT ile Öcalan arasında karanlık dehlizlerde sürmüş, Meclis zeminine taşınmamıştı. Muhalefet Kürt sorunun demokratik çözümünden yana olmalı ama çözüm olanı olarak siyaseti-Meclis’i işaret etmeli. İktidarı bu yönden demokratik olarak sıkıştırmalı.
İktidarı “PKK ile temasta olmakla” suçlamaktan ibaret bir politika izlerse muhalefet, buradan bir siyaset de çıkmaz, bir ilerleme de. Erdoğan’ın gerçek yüzünü ortaya çıkarmanın tek yolu daha fazla demokrasi ve şeffaflığa zorlamaktır.