Köfteci Yusuf: Aç domuz darıdan çıkmaz
Bilal Erdoğan’ın gizli ortağı olduğu Espresso Lab mevzi kazansın, kahve piyasasının rantı buraya aksın diye sabah akşam Starbucks’a saldırı
Bilal Erdoğan’ın gizli ortağı olduğu Espresso Lab mevzi kazansın, kahve piyasasının rantı buraya aksın diye sabah akşam Starbucks’a saldırı gerçekleşiyor, beklenen polis koruması gelmiyordu. Filistin meselesi öne sürülerek Starbucks’ın hedefe konmasının perde arkasında ise Bilal Erdoğan’ın ortağı olduğu EsperessoLab’a alan açmak vardı.
Türkiye’nin her yerindeki en güzel noktalar Espressolab’a tahsis ediliyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Ak Partili Belediyelere ait en baba yerler çok komik paralara en güzel noktaları bu şirkete tahsis ediyor…
AK Parti’nin trollerle manipüle edebildiği kitle, Starbucks’a karşı kışkırtıp buradan bile rant devşiren bir zihniyet anlaşılan gözünü Köfteci Yusuf’a dikmiş vaziyette.
Ne diyorlar? Starbucks İsraillilerin ya da İsrail’i destekliyor. Oysa Starbucks’ın Ortadoğu, Afrika ve Türkiye operasyonları tamamen Kuveyt’li bir aileye ait. Hatta İsrail’deki 9 şubesini kapatıp İsrail’den çıkalı çok oldu Starbucks’ın.
Sturbucks sadece, son çatışmalarda Starbucks İşçileri Sendikasının kendi logolarını kullanarak Filistin’i destekleyen bir bildiri yayınlaması üzerine, bizim logomuzu kullanmadan kendi bildinizi yayınlayın dedi. Bunu manipüle edip Starbucks, İsrail’i destekliyor noktasına ittiler işi.
Hatırlayın; 2020’de Ayasofya’nın sözde tekrar cami yapıldığı gün, Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli, Ayasfoya’dan çıkıp yürüyüp Espressolab’a girmişlerdi. Arkalarında basın ordusuyla.
Nasıl Starbucks Türkiye operasyonu Kuveytlilerin ise Bilal’in ortak olduğu Espressolab’ın ortağı da Fas Başbakanı Aziz Ahnuş yani Arap sermayesi Bilal Erdoğan’ın şirketinin başka ülkelerdeki operasyonunu yönetiyor.
KÖFTECİ YUSUF KİMDEN PAY ALIYOR?
Köfteci Yusuf olayında bir markanın imha edilmesi var. Bu çökme olayından farklı. Çökmede markayı imha etmezsiniz çünkü akar gelmeli. Burada anlaşılan numunenin Köfteci Yusuf’un iki bayisinden alınmasından raporun açıklandığı ana kadar 7 aylık sürede çökülmek istenmiş, başırılı olunmayınca imha sürecine geçilmiş.
Peki Köfteci Yusuf kimin pazarından pay alıyordu? Küresel fast food zincirlerinin. Onların Türkiye’deki temsilcilerinin hangi işadamları olduğuna bakın.
Akın İpek de Türkiye’nin en büyük altın işletmecisiydi. Cemaat ayağına bütün madenlerine çöküldükten sonra kim Türkiye’de altın madenciliğinde tekel oldu ona bakmak lazım. Cola Turka vs böyle hikaye çok.
KÖFTECİ YUSUF’A OPERASYON
Köfteci Yusuf olayında ilk dikkat çeken bilginin profesyonelce sızdırılması. Şubat ve Mart aylarında numune alınıp tespit yapıldıktan 7 ay sonra bu yayınlanıyor. Köfteci Yusuf da açıklamasında “bize o kadar geç haber verdiler ki, dönüp baktığımızda güvenlik kamerası görüntülerinin silinme zamanından sonraya denk geldiğini gördük” diyor. İçeriden birileri bu süreyi de biliyor olmalı.
Tarım Bakanlığı’nın ilk açıklamasında Köfteci Yusuf’un adı yoktu. “Ülke çapında şubeleri olan bir köfte markasının iki şubesinden alınan numunelerde domuz eti olduğu” bilgisi yer aldı. Kamuoyuna duyurulan haberde, “köfte markasının liste yayınlanmadan önce mahkeme kararı aldırılıp listede adının yer almasını engellediği” duyuruldu.
Ama baktığımızda, Köfteci Yusuf’a kurala aykırı olarak geç haber veriyorlar. Haber verince de Köfteci Yusuf araştırma başlatıp kamera kayıtlarına bakıyor. Ama kamera kayıtları silindikten sonra haber gelmiş. Yani mahkeme kararı işe yaramıyor, çünkü numuneye o karışımı koyanı bulma ihtimali kalmamış.
Tabi marka ismi vermeden bu kadar detay verilince Köfteci Yusuf’un ismi piyasaya düştü. Yusuf Akkaş, markanın yaygınlığıyla cevap verip alana girmezse gündemin değişeceğini, bunların koparma yapamayacağını düşünüyor. Çünkü geçmişte de birazdan detayını okuyacağınız bir koparmaya maruz kalıp atlatmış.
Ama bu kez karşısındakilerin çakallığını tahmin edemiyor. Karşısında koparma-çökmede doktora yapmış bir ekip var.
ROK KÖFTECİ YUSUF İÇİN DEVREDE
Sonra önce isim vereden “köftecide domuz çıktı” bilgisi Fatih Altaylı dahil fenomenler üzerinden piyasaya sürüldü. Ardından ROK devreye sokuldu ve “Açıklıyorum o marka Köfteci Yusuf” dedi.
ROK geçmişten beri bu tip operasyonların ana aktörüdür. Öncü gibi operasyonları başlatır. Bu konuda neyi nasıl yapacağı kısmında master yapmıştır. Onun gibi başka masterlı birisi de Sabah Yazarı Mahmut Övür’dür. Onun bu işteki rolüne birazdan geleceğiz.
ROK öncülüğü yaptıktan sonra Tarım Bakanlığının belgesini “AKP’li görünmeyen bir mecraya sızdırma” aşamasına geçildi. Seçilen mecra T24’tü. Belgeyi yayınladılar ve kıyamet koptu.
KÖFTECİ YUSUFA ÇÖKME OPERASYONUNUN MAZİSİ
Şimdi burada durup filmi geriye saralım.
Köfteci Yusuf olayı patladıktan sonra bir tweet attım ve bu çökme olayının eskiye dayandığını Sedat Peker’in isminin 2021/2022 yılındaki çökme olayında yargılananlar arasında geçtiğini yazdım.
https://x.com/cevheritv/status/1844000953399202166
Şimdi dönelim bu olaya;
Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının örgütlü suçlarla soruşturma bürosu Köfteci Yusuf’un şikayeti üzerine bir soruşturma açıyor.
2019 yılında Afyonkarahisar’da bulunan Et Entegre Tesisleri’nin satlık olduğu iletiliyor Yusuf Akkaş’a. O da bakıyor ve 20 milyon lira öneriyor o dönem. Sonra birileri devreye giriyor ve burası için 35 milyon lira vermesi gerektiği söyleniyor. Akkaş vermiyor ve film kopuyor.
Restoran zinciri sahibi Köfteci Yusuf Akkaş’ın avukatı Ali Uslu, 24 Aralık 2019 tarihli şikayet dilekçesinde olayı anlatıyor:
“İsmail Gül, Yusuf Akkaş’a ulaşıp ‘Sedat Peker’in yakını olan kendisini gazeteci olarak tanıdığı Ahmet isimli şahsın (Ahmet Akay) Sedat Peker adına bir hediye teslim edeceğini’ söylemiştir.
Yusuf Akkaş’ın ifadesinde, Sedat Peker tarafından hediye olarak gönderildiği söylenerek Ahmet Akay tarafından kendisine hediye tespih verilmesi yakınlık kurma, güven aşılamaya’ yönelik örgütsel hareket tarzı olduğu değerlendiriliyor.
Yusuf Akkaş bu teklifi çok ciddiye almadı ve gazeteci olduğunu söyleyen kişiyle görüşmedi.
Daha sonra İsmail Gül, gazeteci Ahmet Akay’ı yanına alarak Yusuf Akkaş’ın Yenişehir de bulunan fabrikasına geldi. Ahmet, Sedat Peker in selamını iletip hediye olarak gönderdiğini söylediği tespihi verdi. Bu hediye verme işinden sonra Sedat Peker’in yakını olduğunu iddia eden ve hediye getiren Ahmet, İsmail Gül aracılığıyla randevu talep etmiş. Ancak bu görüşme gerçekleşmemiştir.
Daha sonra Ahmet Akay, Yusuf Akkaş’ı telefonla arayıp ‘Bir hafta sonra Sedat Peker’in fabrikaya uğrayacağını’ söyledi.
Belirtilen tarihte Yenişehir’deki fabrikaya Ahmet Akay, kendisini Erhan Kılıç olarak tanıtan ve yanlarında koruma olarak bulunan kişilerle geldi. Erhan Kılıç ve Ahmet Akay yaklaşık 2 saat Peker’in uyuşturucuyla, PKK ve PYD ile mücadelesini, Orhangazi ilçesinde kendilerinin hoşuna gitmeyecek şeklide hareketlerde bulunan bir şahsın ayağından vurulduğunu anlattı. Doğrudan Yusuf Bey’e bir tehditte bulunulmadı ama konuşmalar tedirgin etti.
Bu görüşme esnasında Erhan Kılıç’ın telefonu çaldı. Sedat Peker’in aradığını söyledi ve ortamda bulunan ve Sedat Peker adına geldiğini belirttikleri tüm örgüt üyeleri ayağa kalkarak hazırola geçip mizansen yaptı. Kılıç, Yusuf Akkaş’a, ‘Seni birazdan Sedat Peker ile görüştüreceğim’ dedi. Kendi telefonundan facetime uygulaması üzerinden kendisini Sedat Peker olarak tanıtan bir şahıs ile kısa bir sesli görüşme yaptırdı. Görüştüğü şahıs iyi dileklerde bulunduktan sonra telefonu kapattı. Gelen şahıslarda sorunsuz şekilde ayrıldı.
Ancak daha sonra bu kişilerin telefonla tacizleri devam etti. Şüpheliler Cumhurbaşkanı’nın da adını da kullanmışlardır.”
PEKER VE ADAMLARININ ADIM ADIM ÇÖKME SÜRECİ
Tüm bunlardan sonra Köfteci Yusuf’un sahibi Yusuf Akkaş konuyu Bursa Organize Suçlarla Mücadele Şubesine bildiriyor. Bu bildirimin ardından yeni bir telefon geliyor:
Erhan Kılıç’ın yine Yusuf Akkaş’ı arayıp “Yaptığınız şey hiç hoşumuza gitmedi, dostluk bitti, Reis’in göndermiş olduğu tespihi almaya geliyorum” dedi.
Ardından Kılıç, adamlarıyla birlikte Akkaş’ın fabrikasına gidiyor ve tespihi geri alıyor.
Tespihi geri verirken Yusuf Akkaş orada yok. Bunun üzerine Erhan Kılıç bir not iletiyor:
“Onun anasını sinkaf edeceğim, bizi çakal yerine koydu. Biz kendisi ile Karadağ’da iş yapmayı teklif edecektik. 4,5 yıldır Sedat Peker’in adını kullanıyor. Bundan sonra dostluk bitti. Arkasında değiliz. Kendisini affettirmek istiyorsa Peker’in ofisine gitmesi lazım.
Reis kabul eder ise Akkaş, onun elini öpecek. Bunu yapmaz ise Köfteci Yusuf şubelerine ‘domuz eti’ sokar, ilçe tarım ve bakanlığı üzerinize salarız. Bu da yetmez bize yakın gruplar var. İki grubu şubenize yollarım silahlarla birbirlerine girer bu işin arkasında bizim olduğumuzu kimse anlamaz. Göreceğiniz zararı siz kendiniz düşünün.”
Bunlar suç duyurusunda açık açık yer aldı.
İLK DOMUZ ETİ HABERİ
Konuyla ilgili iddianamede bu olayın gerçekleştiği de yazıyor:
Şüphelilerden Cengiz Var, örgüt yöneticilerinden Ahmet Akay’a telefonla Köfteci Yusuf’un bir şubesinde olduğunu söyledi, organize şekilde kendi adamlarından müşteri gibi restoranın şubesine gelen kişilerin sipariş verip domuz eti olduğunu söyleyerek kalkacaklarını, bu şekilde diğer müşteriler üzerinde algı oluşturup müştekiyi zarara uğratacakları, bunun planladıkları eylemin bir parçası olduğu….
“Telefon konuşmasında geçen Semih Çetinbaş’a, Erhan Kılıç tarafından ödenen para karşılığında ‘HürHaber’ isimli, www.hurhaber. net
. URL adresli sitede 26.12.2019 tarihli habere rastlanmış olup ekran görüntüsü dosya fezlekesinde mevcuttur.”
Yani dedikleri gibi şubeye kendi adamlarını gönderip, olay çıkartıp “domuz eti var” diye bağırıp sonra da bunu hurhaber isimli sitede haber yaptırıyorlar.
KÖFTECİ YUSUF’A OPERASYON YAPAN HURHABER KİMİN?
Hurhaber.net kapanmış ama Hurhaber.com yayında. Bu site Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür’ün eşi Jülide Övür’e ait. Ve Mahmut Övür de yazarlar arasında.
Övür, Türkiye’de şantajla haber yapan, mafyanın aparatı olarak bilinen gazetecilerden birisi.
Yani mafyanın pişirdiği “domuz eti” haberini iktidara yakın bir gazetecinin sitesinden patlatıyolar ve bu da iddianameye giriyor.
SOSYAL MEDYA AYAĞI
Soruşturmayı yürüten C. Savcısı Ahmet Şenol, iddianamede şunları belirtti:
“Erhan Kılıç ile Cüneyt Günal arasında köfteci Yusuf’un restoranlarında domuz eti kullandığına dair internet haberlerinin takipçisi 3 milyon olan bir twitter kullanıcısına haber yaptırılıp anında milyonlarca kişinin görmesini sağlayacakları, bu tweeter kullanıcısına para vererek bu haberi sayfasında paylaştıracakları, haberin anında trend topic olacağı, 400-500 TL karşılığında bunu yaptıracakları, bunu yaparak mağdur Yusuf Akkaş’a kendilerinin neler yapabileceğini göstermiş olacaklardı.”
İddianamede, Yusuf Akkaş’ın yanındaki bir yöneticinin Erhan Kılıç tarafından kendisine yapılan son öneriyi de şöyle açıkladı:
“İndirim yapıp tesisi size 22 milyon liraya verebilirim. Şayet yine olumlu bir adım gelmez ise Reis Sedat Peker’den bir emir gelir ise Yusuf’a zarar verebilirim. Ama ben bunu yapmak istemiyorum. ‘Yok bu tesis bizim işimizi görmez’ diyorsanız 80 adet daire var gelip buraları alacak, hala yatırım yapamam ben sizden bir şey alamam diyorsa da 750 bin dolar Reis Sedat Peker’e bağış yapacak ve aramızdaki husumet bitecek. Dostluğumuz başlasın , ne bize bağlı gruplar ne de başka gruplar gelip sizi rahatsız etmesin , Reis Sedat Peker tekrardan Yusuf’u koruma altına almış olsun. Sen bu konuştuklarımızı git Yusuf’ a anlat. Pazartesi gününe kadar parayı getirin bu iş bitsin.”
PEKER ÖNCE DOSYADA YOK SONRA VAR
Yusuf Akkaş, ilk şantaj şikayetinde konuyu Bursa Organize Şubeye bildirirken, dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya da iletiyor.
Dosya ilk açıldığında 18 sanık yeralıyor ama Peker yok. Bu şikayetin yapıldığında Peker ile Soylu’nun arasının iyi olduğunu ekleyeyim.
Sonra aradan zaman geçip Peker ile Soylu kanlı bıçaklı olunca, dosyaya Peker de ekleniyor.
Peki Peker ilk vidolar yayınlandığında bu konuda ne dedi?
“Bizim atalarımızın sürgünüyle ilgili Bursa’nın Gürsu ilçesinde bir anma etkinliği yapıldı. Ben oraya geldim, duyuru yapıldı. 15 bin kişi parkın içinde, internet görüntülerine bakabilirsiniz, 15 bin kişi de yukarıda konuşma yapacağım yerde bekliyor. Yer gök insan.
Ben oraya gitmeden önce, gidenler aradılar. Köfteci Yusuf var senin hayranın tanışmak ister misin diye sordular. Ayıp olmasın nezaketen tanıştık. Kapattık. Başka ne hayatımda Köfteci Yusuf gördüm, ne köfte yedim ne bir şey yaptım. Sonra bu 4 arkadaş kim biliyor musunuz? Bir tanesi Afyon’un en zengin ailesi. Bilmem kaç bin tane daireleri, et kesim fabrikaları vardır, öbürü gazeteciler bilmem neyin yetkilisi ismi aklıma gelmiyor, öbür bir tanesi de diş malzemeleri ihraççısı. Bunlar hayatta sabıkaları olmayan, varlıklı arkadaşlar. Bu arkadaşlar demişler Köfteci Yusuf’a ‘Bizim et kesim yerimiz var, onu alır mısın? Değeri bu kadar, eksper değeri, biz sana daha ucuza verelim’ Bu da bunlar benim yakın diye çekinmiş birine demiş, emniyete gitmiş. Benim ne adım var, ne sanım var, ne de haberim var. Bu arkadaşları polis gözaltına almış şimdi hepsi serbest. Araştırıyoruz sonradan bu dosyanın içine bu şahıs bir daha gidiyor, ’Ben diyor Sedat Peker’den de davacıyım’ Telefonda tanıştık, köfteni bile yemedim. Farz edelim ki ben demiş olsam git yerini buna sat, eksper değerinden daha düşük, suç yok. Ama böyle de bir şey yok.”
Bu açıklamada gördüğünüz gibi Peker konuyu geçiştiriyor ama olayda ismi geçenleri “Afyon’un en zengini” diğerini “yetkili gazeteci” diye savunuyor, yetmiyor “zaten Afyon’daki tesisi ekspertiz değerinin bile altında satmak istiyorlardı suç yok” diyerek ekibi savunuyor.
Bu çok ama çok düşündürücü.
DÖNDÜK GÜNÜMÜZE
Köfteci Yusuf, 18 yaşında ilk dükkanını açmış. Tutmuş ve büyümüş. Yüzlerce bayi demek ne demek? Fast food sektöründe bir payı ele geçirmesi demek.
Artı günümüz Türkiyesi’nde ya siyasilere, hakime, savcıya para dolu çanta vereceksin ya da mafyaya.
Köfteci Yusuf ikisini de yapmamış anlaşılan. Zaten açıklamasında “ben garip bir kuşum” diyor.
Şimdi etinde yüzde 0,1 yani binde bir oranında domuz numunesi çıkmış. Binde bir koyup, maliyetten kısmak akla zarar bir oran. O maliyeti her kalemden kısarsın.
Burada organize biçimde haberin sızdırılmasından tutun, numune alındığı andaki kamera kayıtlarının silindiği tarihten sonra bildirim yapılmasına kadar organize bir iş var.
Ama bu çökme olayları karşısında herkes savunmasız.
Sonra niye Türkiye’ye yatırım gelmiyor ya da yerli işadamları niye tası tarağı toplayıp ülkeyi terkediyor diyorlar.
Sebebi açık değil mi?
PEKİ TÜRKİYE’DE DOMUZ ETİ YENMİYOR MUDUR?
Peki tüm bunlar Türkiye’de domuz etinin tüketilmediği anlamına gelir mi? Elbette hayır. Halka yedirilen şeylerin yanında domuz eti masum kalır.
Bakın Mersin GDO davasına. Orada iktidara yakın Türkiye’nin dev bakliyat firmalarının genetiği değiştirilmiş kanserojenli pirinçleri halka yedirdiğini ortaya çıkartan Emniyet Müdürleri, Savcılar vs hepsini tutukladılar. Bu olayı yazan gazetecilerden Mehmet Baransu’ya 19.5 yıl ceza verdiler. Millet zannediyor ki Baransu Balyoz davasından ceza aldı. Hayır GDO’dan aldı. Niye çünkü bu gıda üzerinden öyle büyük akar var ki.
Afrika’da Asya’da üretilen genetiğiyle oynanmış prinçler tahıllar, batı ülkelerinde tespit edilip o on binlerce tonluk gemiler geri döndürüldüğünde fiyatı iyice taban yapıyor ve bu büyük Türk bakliyat firmaları alıp, iktidara-bürokrasiye de rüşvetini verip size yediriyor. Buradaki akar öyle büyük ki, Baransu, polisler savcılar hepsini onlarca yıl cezaya boğdular bu akarı açığa çıkardılar diye.
Bunu yapan, halka domuz yedirmez mi yedirir.
OECD’nin taklit ve korsan mallar raporunda Türkiye, Çin’in ardından ikinci sırada.
Kaşar peynirinde nişasta, pul biberde boya, zeytinyağında çiçek yağı, balda şeker, dana eti diye satılan ürünlerde kanatlı ya da domuz eti…
Zaten yurt dışından et getiren firmalar olayını Ali Yeşildağ anlatmıştı. Sadece iktidara yakın birkaç firmaya ithalat lisansı verdiler. Bunlar önce canlı hayvan getirip Türkiye’de kestiriyorlardı. Sonra ondan da vazgeçtiler kesilmiş, parçalanmış et getiriyorlar. İslami usullere göre kesim vs hikaye. Bunun arasında domuz da getiriyorlar mıdır?
Bu kadar hırsızlığı zulmü yapan zaten domuzdan beter olmuş. Yediğiniz domuz etiyse iyi yine.